6 Şubat 2013 Çarşamba

Günlerden bir gün.

Yaşıtları fellik fellik gezerken, arkadaşları iyi bir iş yerinde çalışmakta olan (maşallah), sinema nedir kelime anlamını unutmuş, gün içinde tek yaptığı babasına sütlü kahve yapmak olan ve hergün 5 dakika da bir sobaya odun atmaktan yıpranmış, pörsümüş, kendini kaybetmiş Nermin kişisinden selamlar blog alemi :)
Ne kadan sitemkar, ne kadan olumsuz negatif başladım sözlerime. Ama acıda olsa bunlar gerçekler yüzleşmem gerekmekte lakin gerçeklerden kaçamayız :)
Her gün kesintisiz 12.00-13.00 saatleri arasında sıcacık yatağımdan sürünerek kalkıyorum kahvaltı saatimi 14.00a kadar uzatıyorum madem rahatız keyif yapalım masa başında diymii.?
Sonrasında ya şu karşımda duran insanın beynini uyuşturan, insanı tembelleştiren fakat onsuzda olmayan bilgisayar aletine takılıp kalıyorum.
O da olmadı mı, bilgisayarın yokluğunu aratmayan yine aynı uyuşukluğu yaratan ama çocuğum gibi sevdiğim kıymetlim telefonumu alır elime yok efendim instagrammış yok efendim twittermış yok efendim bi de facebooka bakıyım bari dur bide maillerimi kontrol ediyimmiş tüm bunları kontrol ettikten sonra dur ya canım çekti şurdan iki oyun oynayayımda sonra bırakırım elimden derken zaten normalde şarzı dayanmayan utanmasa şarzdayken bile şarzı bitecek telefonumun şarzı birden eksilere iniveriyo.
O değil de geçen gün durdum ciddi ciddi düşündüm bu teknoloji geliştikce bize yararı değil zararı oluyor be. Telefonu hergün şarza takıp elektrik harcadıktan sonra ne anladım teknolojiden akıllı telefondan bilmem neden. Bu teknoloji bize pahalıya patlıyor yemin olsun.
Tüm bunların dışında yakamı laptop ve telefondan kurtardığım an hooop televizyon derdi çıkıyor karşıma ki bunu da birkaç gündür hallettim izlemiyorum artık kendimi kurtardım bu boşluktan. Sadece akşamları sevdiğim diziler varsa izliyorum.
Gel gelelim bu kadar acımasızlığın içinde kendimi kahvem ve kitabımla başbaşa bırakabildiğim an işte diyorum huzur. Kitap okurken kitap okumayı özlüyorum ya. Bunların yüzünden elime aldığım kitap günlerce sürünüp duruyo,gerek baş ucumda gerek salonda gerek şifonyerin üstünde.
Artık baş etmeyi öğrendim de alıyorum kitabımı kahvemi yanıma giriyorum geceleri yatağıma sıcacık ohhhh misler gibi kitabımı okuyorum şakır şakır.
Gün içinde de kaçamaklar yapmaya vaktim olursa hiç kaçırmıyorum. He dersen ki evdesin zaten ne işin var zamanın olmayacak, işte buz dağının görünmez yüzü o. İnsan evde daha çok yoruluyor yav hiç bitmiyor bu evin işleri felan filan. Çalışırken bu kadar yorulmuyodum ben.
Bide kendime hedef koydum duyanlar pehhh diycektir ama olsun her hedef kendine göre :)
Bu sene en az 10 tane kitap okuyacağım, tabi iddayı düşük tuttum neden çünkü yarışmada olduğu gibi en büyük iddaayı söyleyen değil iddaasını tutturabilen kazanıyor. (O yarışmayıda çok seviyorum hee)
Bazen blogları gezerken görüyorum insanlar 100 kitaptan 150 kitaptan bahsediyor, ben o kadarını okuyamam da daha çok zaman ayırabilirim okumaya. Bak bunun için söz verdim kendime.
Hee bide facebook daha eğlenceli hale geldi benim için 'Bil ve Fethet' diye bir oyun keşfettim zamanımı boşa harcamamış oluyorum aynı zamanda da zira kendisi bir bilgi yarışması :))
Şimdi bunları buraya yazdım ama zannetmeyin ki şikayetciyim nedense bana aşırı rahatsızlık vermiyor bu durum :) Sanırım ne olursa olsun huzurum yerinde çok şükür bunun etkisi olmalı.
He bu arada bu post kaç gündür taslaklarda yayınlanmayı bekliyor ve ben bu süre zarfı içerisinde 2 tane kitap bitirdim bile, sanırım hedefime ulaşıp geçebileceğim bile :D
Ben gider :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder